Peygamber Efendimiz aleyhisselâtü vesselam yirmi üç sene İslam dinini tebliğ edip yaydılar.
Hicretin on birinci senesinde, ahireti teşrif buyurdular. Sonra, Ebû Bekr-i Sıddık (Radıyallahû anh) halife oldu ve Hulefâ-i Râşidîn devri başladı.
Hulefâ-i Râşidîn devri, otuz senedir. Bu otuz sene peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanındaki gibi güzel geçti. Bu dört halifeden sonra, Müslümanlar arasında, bid'atler ve yanlış yollar meydana çıkarak, nice kimseler doğru yoldan ayrıldı. Yalnız, Ashâb-ı Kiramın izinde gidenler kurtuldu ki, bunlara ´´Ehl-i sünnet vel cemâat``denir. Doğru yol, yalnız budur. Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yol Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve Ashâb-ı Kirâm'ın gittiği doğru yoldur.
Ehl-i sünnetin amelde dört mezhebi vardır:
Birincisi - Hanefi mezhebi olup, İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe Rahmetullahi aleyh mezhebidir.
İkincisi - Mâliki mezhebi olup, İmam Mâlik bin Enes Rahmetullahi aley mezhebidir.
Üçüncüsü - Şâfi'î mezhebi olup, İmâm Muhammed bin İdrîs Şâfiî Rahmetullahi aleyh mezhebidir.
Dördüncüsü- Hanbelî mezhebi olup, Ahmed bin Hanbel Rahmetullahi aleyh mezhebidir.
Bu dört mezhep, i'tikâdca, birbirinden ayrı değildir. Hepsi Ehl-i sünnet mezhebinde olup, inançları, dinlerinin temeli birdir.
Ehl-i sünnet amelde en büyük imamı: İmâm-ı A'zam Ebû Hanife rahmetullahi aleyh fıkıh bilgilerini topladığı gibi Resûllullah'ın (s.a.v.) Ve Ashâb-ı Kiram'ın (radıyallahu anhüm) bildirdiği i'tikâd, îman bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Hz. İmâm-ı A'zam talebesi İmâm Muhammed'in talebelerinden Ebû Bekr Cürcânî ve onun talebelerinden Ebû Nasr İyâd ve onun talebesi Ebû Mansûr Mâtürîdî Hz.'leri İmâm-ı A'zam'dan gelen kelâm bilgilerini kitaba yazdı.
İmâm Mâtürîdî ile Ebû-l Hasen Eş'arî Hazretleri, Ehl-i Sünnetin i'tikâdde mezheb imamlarıdır. Resûlullah (s.a.v.)in medih buyurduğu İslâm âlimleri ve binlerceevliyanın hepsi bildiriyor ki; Cehennemden kurtulacağı müjdelenen tek fırka, Ehl-i sünnet vel-cemâ'attir. (A.Cevdet Paşa, Malumat-ı Nafia)
14 Temmuz 2014 Pazartesi
12 Temmuz 2014 Cumartesi
DAVUL VE MANİ
DAVUL VE MANİ
Selam verdim sağa sola
A benim devletlü beyim
Vakt-i şerif hayır ola ."
"Bize geldik, size geldik
İnci mercan dize geldik
Başlar tacı iki gözüm
Arz eyledik dize geldik ."
"Davulcu kapıya geldi
Cümlenize selâm verdi
Darılmayın iki gözüm
Bahşiş istemeye gedi."
"Bu aya sultan ay derler
kaymak ile baldan yerler
Ezelden âdet kılınmış
Davula bahşiş verirler."
"Duvardan kedi atladı
Bekçinin ödü patladı
Merak etme bekçi baba
Bey kesesini yokladı."
Etiketler:
davul ve mani,
mani,
ramazan manileri
Yer:
İstanbul, Türkiye
7 Temmuz 2014 Pazartesi
BİLMEDİĞİNE ''BİLMİYORUM'' DEMENİN LÜZUMU
BİLMEDİĞİ BİR KONUYA ''BİLMİYORUM''DEMEK
Fetvâ vermeye en hevesli olan, ilmi en az olandır.
Fetva vermekten en fazla korkan en takvâlı olandır.
Resûlullah Efendimiz'e (s.a.v.) yeryüzünün en hayırlı ve en şerli şeyleri sorulduğu vakit "Bilmiyorum." buyurdular. Cebrail aleyhisselam indi ve ona sordu , o da "Bilmiyorum." buyurdu.
Allâh'ü Teâlâ bildirdi ki :
"En hayırlı yer mescidler,en şerli yerlerde sokaklar,çarşılardır."
Ashâb-ı Kirâm dört şeyi üzerlerine almamaya çalışırlardı:
İmamlık,vasiyet,emânet ve fetvâ.
Ashâb-ı Kirâm ve Tâbi'în beş şeyle meşgûl olurlardı:
1- Kur'ânı Kerim'i okumak
2- Mescidleri imar etmek
3- Alllâh'ü Teâlâ'yı zikretmek
4- Ma'rufu (iyiliği) emretmek
5- Münker (kötülük)den nehyetmek
''Ademoğlunun bütün sözleri, aleyhinedir.
Ancak üç şey hâriiç:
1- Ma'rufü;iyiliği emretmek,
2- Münker (kötülük)ten nehyetmek ve
3- Allâh'ü Teâlâ'yı zikretmek."
Nitekim âyet-i kerime'de şöyle buyurdu (meâlen):
"Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya bir ma'ruf işlemeyi veya insanların arasını düzeltmeyi emreden başka . Ve her kim bunu Alllâh'ın rızasını arayarak yaparsa yarın biz ona büyük bir ecir vereceğiz. (nisâ süresi, âyet 114)
Abdurrahmân bin Ebî Leylâ şöyle anlattı : "Bu Mescid-i Nebevî de Ashâb-ı Kiram'dan yüz yirmi kişiye yetiştim.
Onlardan birisine bir mesele sorulduğunda diğer başkasına meseleyi sormasını söylerdi. Böyle dolaşa dolaşa en sonunda mesele ilk sorulan zâta dönerdi.''
İmrân bin Husayn (r.a.) :
"Hz. Ömer'e bir mesele sorulsa Bedir Ashâbı'nı toplar ve onlara danışırdı."
İlim ehli mecbur kalmadıkça konuşmazlardı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)