24 Kasım 2014 Pazartesi

FEDAKÂR İNSAN

   Doğruluğun, güzelliğin,
   Sevgi dolu yüreklerin,
   Güvenli yarınların,
   Temelidir onlar...

   Ruhumuza işleyen,
   Bilgi tohumları eken,
  Görevini her şeyin üstünde tutan,
   Bir ana, bir baba, fedakar insandır onlar...

  Atatürk sevgisini gösteren,
  Yüreğindeki iyiliği  yüreğimize veren,
  Zorluklardan yılmayıp görevini hep seven,
  Büyük insanların en önündedir onlar...

  Ben öğrenciyim, sen öğretmenin,
  Kalbimde ayrı bir yerdesin,
  Şu anda yerimde saymıyorsam,
  Bil ki bunun sebebi sensin.

GÜNÜN KUTLU OLSUN ÖĞRETMENİM...


8 Ekim 2014 Çarşamba

KURBAN BAYRAMI

     Müslümanlar tarafından Hicri takvime göre Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayram. zihicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günlerine "Eyyâm-ı nahr " (kesme günleri ) ve bir önceki gün olan Zilhicce ayının dokuzuncu gününe arife denir. Kurban bayramı, aynı zamanda İslam aliminin her yıl Mekke'de hac farizasını ifâ ettikleri vakittir.

    Kurban bayramı, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan birçok ülkede dinî bayram olmasının yanı sıra resmi tatil ilan edilir. Ramazan Bayramı ile beraber islam dinindeki en önemli iki bayramdan biridir.

        Hicri takvim bir ay takvimi olduğu için yıllar güneş temelli miladi takvimden 11-12 gün kısadır. Bu nedenle Kurban Bayramı her sene 11-12 gün daha erken kutlanır.   Yaklaşık 33 senede bir bayramı aynı tarihlerle tekabül eder.

       KURBANIN ISTILAHI ANLAMI

  Istılahta, yani bir islam terimi olarak kuran, Allah'a yaklaşmak ve Allah rızasına ermek niyetiyle kesilen,Kurban edilen, hayvan demektir. Kuranda gaçen İbrahimpeygamber ve oğlu ismail ile ilgili kıssadan yola çıkarak, Kurban kavramı, çok daha genel bir adanmışlığı, Allah için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah'a teslimiyeti ve ona karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir.  Kuranda Hac suresinde geçen şu ayet, ;Kurbanın islam inancındaki yerini özetler.
  "Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşamaz. Allah'a ulaşacak olan ancak, sizin O'nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir."(Hacc 22\36 ; 37)

29 Eylül 2014 Pazartesi

seminere davet

Xticaret seminer daveti linke tıklayıp aşılan sayfada ücretsiz kayıt olduktan sonra ücretsiz seminerimize katılabilirsiniz...
DİDİM FIRSATINI KAÇIRMAYIN!!!...


http://www.7x.com.tr/store/seminerkayit.asp?idX=4078



 

27 Eylül 2014 Cumartesi

ALLAH İÇİN İBADET

    Bir müslüman Allahın gazabına uğramamak için ve cehennem azabından kurtulmak için O'na ibadet eder.

  Bu amaçla ibadet etmek câizdir.

  Cennete girmek ve oradaki nimetlerden yararlanmak için Allah'a ibadet ise evvelkine göre bir derece daha üstündür.

  Fakat sırf Allah'ın emrine uymak, rızasını kazanmak için Allah'a ibadet etmek daha üstün bir mertebedir.

  Bu ibadet sevgi temeline dayanır.

 Sevenin sevgilisine itaat etmesi türünden bir boyun eğme ve emredileni gönül hoşluğu ile yerine getirme halidir.

    Peygamberlerin, sağ iken cennetle mücdelenen sahabilerin , velilerin ve âriflerin ibadetleri böyledir.

     Râbia el-adeviyye'nin [kuddise sırrıhû] dediği gibi onlar cehennem ve cennet olmasa da Allah'a ibadet eder.

   O'na itaati canlarına minnet bilirler.
 
   Nitekim bu konudaki hadislerden birinde, 
    
  "suheyb, Allah'ın ne hoş bir kuludur ki o'ndan korkusu olmasa bile günah işlemez"
    ve bir diğerinde de,

 ''Ebû Huzeyfe'nin âzatlısı Salim, Allah'a âşık olduğundan O'ndan korkmasa bile günah işlemez "buyrulmuştur.



              

13 Eylül 2014 Cumartesi

3 Eylül 2014 Çarşamba

KARINCALAR NASIL İZ SÜRERLER?


    Tüm böcekler içinde en büyük beyin ağırlığına sahip karıncalardır.
    Akciğerleri yoktur, mideleri iki adettir.
    Günde yedi saat uyuyan türleri vardır.
   Ömürleri kırk beş ile altmış gün arasındadır.
   Dolayısıyla kendileri için çalışmazlar, tabiattaki görevlerini yerine getirirler.

     Kraliçe karınca yıllarca yaşayabilir. Koloni nüfusları yüz binleri bulabilir.
 Koloni içinde her bir karıncanın görevi vardır.
 İşçi bir karınca yiyecek bulduğunda özel  bir koku salgılar, yuvanın diğer karıncaları bu kokuyu takip ederler.  

  Kendi ağırlıklarının yirmi katını taşımaya güçleri yeten bu hayvanlar yeni bir yiyecek buluncaya kadar eski iz üzerinde gidip gelirler.

 Karıncaların en baş düşmanları insanlardır.
 İnsanlar yaşam alanları içinde bu küçük zararsız hayvanları görmek istemezler, kimyasallarda doğadaki karıncaların yok olmasına sebep olmaktadır.

Oysa kimi araştırmacılar karınca türünün yok olması durumunda yeryüzündeki hayatın en fazla on yıl sürebileceğini düşünmektedirler.

2 Eylül 2014 Salı

MÜSLÜMAN'IN ŞAHSİ GÖREVLERİ


İnsanların kendi nefislerine karşı birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Bunların başlıcaları şunlardır:

1. Her insan için temiz ve pak olmak, güçlü bir bedene sahip olmak gereklidir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:"Kuvvetli olan mümin, zayıf olan müminden hayırlıdır.

2. Sağlık büyük bir nimettir. Onun için sağlığı korumak ve hastalık halinde tedaviye önem vermek gerekir.

3. İnsana bedenî ve ruhî zarar veren şeylerden kaçınmak gerekir. İçki ve uyuşturucu kullanmak, yüce Allah'ın insanlara ikram ettiği hayata suikast demektir.

4. Müslüman, sağlam bir irade sahibi olmalıdır. Yararlı şeyleri öğrenip yapmalı, yararsız şeylerden uzak durmalıdır.

5. İlim ve irfan ile aydınlanmak: ilim ve marifet kazanmak pek önemli bir görevdir. İnsan akıllıca yaşamalı ve daima gerçeğin arkasından gitmelidir. bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:"İnsanın dayanacağı şey aklıdır. aklı olmayanın dini de yoktur."

25 Ağustos 2014 Pazartesi

EVLİYA ÇELEBİ'YE BABA NASİHATI

  Oğul, besmelesiz yemek yeme, fakir olursun.
  Ser verecek sözün (sırrın) var ise sakın hanımına deme.
  Cünüp iken yemek yeme.
  Elbisenin söküğünü üstündeyken dikme.
  İyi adını kötüye takma ve kötüye yoldaş olma, zararını çekersin.

 Gözüm, yürü ileri, kalma geri. Alay bozma, tarla basma, dostların ayağına sarkma, komadığın yere el uzatma,
  İki kişi söyleşirken dinleme, ekmek ve tuz hakkını gözet, nâmahreme bakıp ihanet etme.
  Davetsiz bir yere varma, varırsan güvenilir yerde dürüstlere var.
  Sır saklar ol, her mecliste duyduğun sözleri sakla.

 Evden eve dolaşıp söz gezdirme, kınamaktan, koğuculuktan ve çekiştirmekten uzak ol.
  İyi huylu ol, herkesle güzel geçin, inatçı ve sivri dilli olma.
  Senden ulular önünde gitme, ihtiyarlara saygı göster.
  Dâimâ temiz olup dinin yasakladığı her kötülükten kaçın.
  Beş vakit namazını kıl, iyi halli ol, ilimle meşgul ol.

 Oğul, dünya için nasihatim odur ki, dâimâ zarif ve tok gözlü ol.
  Oturup kalktığın vezirlere, devlet adamlarına büyüklere varıp dünya için bir şey isteme, bu yüzden senden nefret edip seni küçük görmesinler.
   Rıza lokmasına kanaat eyle, eline giren malı da israf etme, kanaatle geçin.
   Hadîs-i Şerîf'te ´´El-kanâ'atü kenzün lâ yefnâ`` (kanaat tükenmez bir hazinedir) buyrulmuştur.
   Dünya malını lokma ve hırka için sakla ki nâmerde muhtaç olma.
   Yarın sağlıkta ve sayrılık (hastalık)ta lâzım olur.
   Paranı israf eylemekten kendini pek sakla.
   Gezip dolaştığın yerde kendini dâimâ koru. Su uyur, gaddar ve hain düşmanlar uyumaz.
   Bu nasihatlerimi kulağına küpe eyle.
   ''Yürü, sonun hayır ola'' dedi.

19 Ağustos 2014 Salı

ÇOCUK SEVGİSİ

Bedenini yavrusuna Siper eden Anne...

Japonya'da yaşanan bir depremde kurtarma ekibi toprak altında kalıp ölmüş genç bir kadının cesedini fark eder.

 Kadın sanki ellerinde bir şey tutarak dizlerinin üzerine çökmüş vaziyettedir.

Ekip lideri yıkıntıda bir delik açarak kadının cesedinin altına bakar.

``Bir çocuk var!´´ diye bağırarak arkadaşlarını çağırır.

Ekip uzun bir çalışmadan sonra, bir battaniyeye sarılmış, ölü kadının cesedinin altında kalan üç aylık bir bebeği sağ olarak çıkarırlar.

Kadın, çocuğunu kurtarmak için bedenini ona siper yapmıştır.

Kurtarma ekibi çocuğa ulaştığında bebek hâlâ uyumaktadır.

Doktor çabucak gelir ve çocuğu muayene eder.

Battaniyeyi açtığında içinde bir cep telefonu bulur.

Ekranında şu mesaj yazılıdır: ``Eğer kurtarıldıysan, Seni sevdiğimi unutma!´´

ALLAH kimseye böyle bir felaket yaşatmasın ve kimseyi de sevdiklerinden ayırmasın...Amin.

15 Ağustos 2014 Cuma

TEŞEKKÜR ETMEK

    Teşekkür bir nezaket ifadesidir.

Birçok kapıyı açan, karşımızdakini memnun eden tesirli bir sözdür.

Bize yapılan bir iyilik karşısında teşekkür etmek karşımızdaki insana emeğinin boşa gitmediğini bildirecektir.

Mesela sabahtan akşama kadar çalışmaktan bunalmış birine teşekkür etmek belki onun bütün iş stresini ortadan kaldıracak ve yorgunluğunu unutturacaktır.

 Teşekkür, hayatı kolaylaştırmanın yanında çok kolay bir iyilik yoludur da.

 Allah'a [Celle Celâluhû] şükretmek insanın önemli bir vazifesidir.

Bu vazifeyi yerine getirebilmek için insanlara  teşekkür etmeyi de öğrenmek gerekir.

İnsanlara teşekkür ederken de asıl teşekkür edilmesi gerekeni (Allah'ı) unutmamak lazımdır.

Cümle iş O'nun takdiriyle, O'nun rızasıyla gerçekleşir.

 Kültürümüzde Teşekkür ifade eden birçok kelime vardır, yerine göre sıcak ve samimi bir tebessüm bile teşekkür manasına gelir.  Bazen de sağ ol cümlesiyle bu duygu dile getirilir.

``Allah razı olsun´´ cümlesi de bizim kültürümüzde has güzel bir teşekkür ifadesi ve çok önemli bir duadır...

14 Temmuz 2014 Pazartesi

CEHENNEMDEN KURTULAN FIRKA: EHL-İ SÜNNET VEL-CEMÂ'AT

        Peygamber Efendimiz aleyhisselâtü vesselam yirmi üç sene İslam dinini  tebliğ edip yaydılar.
Hicretin on birinci senesinde, ahireti teşrif buyurdular. Sonra, Ebû Bekr-i Sıddık (Radıyallahû anh) halife oldu ve Hulefâ-i Râşidîn devri başladı.
       Hulefâ-i Râşidîn devri, otuz senedir. Bu otuz sene peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanındaki gibi güzel geçti. Bu dört halifeden sonra, Müslümanlar arasında, bid'atler ve yanlış yollar meydana çıkarak, nice kimseler doğru yoldan ayrıldı. Yalnız, Ashâb-ı Kiramın izinde gidenler kurtuldu ki, bunlara ´´Ehl-i sünnet vel cemâat``denir. Doğru yol, yalnız budur. Ehl-i sünnet âlimlerinin gösterdiği yol Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ve Ashâb-ı Kirâm'ın gittiği doğru yoldur.
       Ehl-i sünnetin amelde dört mezhebi vardır:

 Birincisi     - Hanefi mezhebi olup, İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe Rahmetullahi aleyh mezhebidir.

 İkincisi      - Mâliki mezhebi olup, İmam Mâlik bin Enes Rahmetullahi aley mezhebidir.

 Üçüncüsü   Şâfi'î mezhebi olup, İmâm Muhammed bin İdrîs Şâfiî Rahmetullahi aleyh mezhebidir.

 Dördüncüsü- Hanbelî mezhebi olup, Ahmed bin Hanbel Rahmetullahi aleyh mezhebidir.

    Bu dört mezhep, i'tikâdca, birbirinden ayrı değildir. Hepsi Ehl-i sünnet mezhebinde olup, inançları, dinlerinin temeli birdir.

  Ehl-i sünnet amelde en büyük imamı: İmâm-ı A'zam Ebû Hanife rahmetullahi aleyh fıkıh bilgilerini topladığı gibi Resûllullah'ın (s.a.v.) Ve Ashâb-ı Kiram'ın (radıyallahu anhüm) bildirdiği i'tikâd, îman bilgilerini de topladı ve yüzlerce talebesine bildirdi. Hz. İmâm-ı A'zam talebesi İmâm Muhammed'in talebelerinden Ebû Bekr Cürcânî ve onun talebelerinden Ebû Nasr İyâd ve onun talebesi Ebû Mansûr Mâtürîdî Hz.'leri İmâm-ı A'zam'dan gelen kelâm bilgilerini kitaba yazdı.
 
 İmâm Mâtürîdî ile Ebû-l Hasen Eş'arî Hazretleri, Ehl-i Sünnetin i'tikâdde mezheb imamlarıdır. Resûlullah (s.a.v.)in medih buyurduğu İslâm âlimleri ve binlerceevliyanın hepsi bildiriyor ki; Cehennemden kurtulacağı müjdelenen tek fırka, Ehl-i sünnet vel-cemâ'attir. (A.Cevdet Paşa, Malumat-ı Nafia)

12 Temmuz 2014 Cumartesi

DAVUL VE MANİ

DAVUL VE MANİ

Ramazan davulu eski ramazanlardan kalma bir geleneğimizdir. Sahurun başlangıcı davulla haber verilir, insanlar sahura davul sesiyle kalkarlar. Davul sesi ramazana özgü renklerden biridir. Davulla birlikte mani söylenmesi de bir başka güzelliktir. İşte bu manilerden birkaçı:

"Besmeleyle çıktım yola 
Selam verdim sağa sola 
A benim devletlü beyim 
Vakt-i şerif hayır ola ."

"Bize geldik, size geldik
İnci mercan dize geldik 
Başlar tacı iki gözüm
Arz eyledik dize geldik ."

"Davulcu kapıya geldi 
Cümlenize selâm verdi
Darılmayın iki gözüm 
Bahşiş istemeye gedi."

 "Bu aya sultan ay derler
kaymak ile baldan yerler
Ezelden âdet kılınmış 
Davula bahşiş verirler."

"Duvardan kedi atladı
Bekçinin ödü patladı 
Merak etme bekçi baba 
Bey kesesini yokladı."

7 Temmuz 2014 Pazartesi

BİLMEDİĞİNE ''BİLMİYORUM'' DEMENİN LÜZUMU


    BİLMEDİĞİ BİR KONUYA ''BİLMİYORUM''DEMEK   

       Fetvâ vermeye en hevesli olan, ilmi en az olandır.
       
      Fetva vermekten en fazla korkan en takvâlı olandır.

     Resûlullah Efendimiz'e (s.a.v.) yeryüzünün en hayırlı  ve en şerli şeyleri sorulduğu vakit "Bilmiyorum." buyurdular.  Cebrail aleyhisselam indi ve ona sordu , o da "Bilmiyorum." buyurdu.
      Allâh'ü Teâlâ bildirdi ki :
"En hayırlı yer mescidler,en şerli yerlerde sokaklar,çarşılardır."
  
  Ashâb-ı Kirâm dört şeyi üzerlerine almamaya çalışırlardı:

  İmamlık,vasiyet,emânet ve fetvâ.

  Ashâb-ı Kirâm ve Tâbi'în beş şeyle meşgûl olurlardı:


           1- Kur'ânı  Kerim'i okumak
          
          2- Mescidleri imar etmek

          3- Alllâh'ü Teâlâ'yı zikretmek

         4- Ma'rufu (iyiliği) emretmek

         5- Münker (kötülük)den nehyetmek


Zira onlar Resûlullah Efendimiz(s.a.v.)' in şu Hadis'î şerifini işitmişlerdi:

''Ademoğlunun bütün sözleri, aleyhinedir.
          
            Ancak üç şey hâriiç:
     
      1-   Ma'rufü;iyiliği emretmek,
     
     2-    Münker (kötülük)ten nehyetmek ve
    
     3-   Allâh'ü Teâlâ'yı zikretmek."

   Nitekim âyet-i kerime'de şöyle buyurdu (meâlen):
   
  "Onların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. Ancak sadaka vermeyi veya bir ma'ruf işlemeyi veya insanların arasını düzeltmeyi emreden başka .  Ve her kim bunu Alllâh'ın rızasını arayarak yaparsa yarın biz ona büyük bir ecir vereceğiz.    (nisâ süresi, âyet 114) 

     Abdurrahmân bin Ebî  Leylâ şöyle anlattı : "Bu Mescid-i Nebevî de Ashâb-ı  Kiram'dan  yüz yirmi kişiye yetiştim.        
     Onlardan birisine bir mesele sorulduğunda diğer başkasına meseleyi sormasını söylerdi.  Böyle dolaşa dolaşa en sonunda mesele ilk sorulan zâta dönerdi.''
        
       İmrân bin Husayn (r.a.) : 
   
      "Hz. Ömer'e bir mesele sorulsa Bedir Ashâbı'nı toplar ve onlara danışırdı."
    İlim ehli mecbur kalmadıkça konuşmazlardı.

17 Haziran 2014 Salı

HALİFE SORUMLULUĞU




            Enes B.Malik [Radıyalllahu anh] şöyle nakleder:
     ``Hz.Ömer [Radıyallahu anh]  bir gece devriye gezerken,bir kafilenin konakladığını görür ve onlara karşı hırsızlık yapılmasından endişe eder.

        O esnada Abdurrahman B. Avf ile karşılaşır ve derki:
    'Devriye gezerken konaklamış bir kafileye rastladım. Uyuduklarında hırsızların eşyalarını çalmasından korkuyorum. Gel beraber onların eşyalarını bekleyelim!'
    Kafiledekilere yakın bir yere oturup onlara bekçilik yaparlar.
    Sabah namazı vakti girince Hz Ömer (r.a) kafiledekilere namaz vaktinin girdiğini duyurur ve onların kalmaya başladıklarını görünce yanlarından ayrılırlar.´´
 
            Hz. Ali'den de [radıyallahu anh] şöyle rivayet edilir:
``Bir gün Ömer'i sabah erkenden vadiye doğru giderken gördüm ve nereye gittiğini sordum.
 'Zekat develerinden biri kaçmış, onu yakalamaya gidiyorum!'
        Ey Ömer!
      Senden sonra gelecek olan halifeleri zelil ettin, dedim.
     'Sakın beni kınama ey Ali!  Yemin ederim ki Fırat kenarında bir oğlak nehre düşse, kıyamet günü bunun hesabı Ömer'den sorulur.``

15 Haziran 2014 Pazar

bal ve kül

Hz.İsa (aleyhisselam) bir gün dışarı çıkar. Dışarıda iblis(şeytan) ile karşılaşır.

 iblis'in bir elinde bal ,diğer elinde ise kül vardır.

  Hz isa (aleyhisselam) iblis'e sorar:

 ``Ey ALLAH'ın düşmanı !  Bunlarla ne yapıyorsun?´´ İblis cevap verir:


 ``Balı gıybet yapanların ağızlarına sürüyorum ki dilleri takılmadan çok etkili konuşabilsinler.  





  Külü ise yetimlerin yüzlerine serpiyorum ki insanlar onların yüzlerine bakmasınlar onlardan nefret edip merhamet etmesinler!´´